Gümüşhane
Hüseyin Özgün

Hüseyin Özgün

Mail: huseyin@gmail.com

Kalbim Potoçari’de Kaldı

4 – 12 Temmuz 2023 tarihleri arasında Eğitim-Bir-Sen tarafından “Osmanlının İzinde Büyük Balkan Turu” adıyla düzenlenen geziye katıldım. Yunanistan, Makedonya, Kosova, Arnavutluk, Karadağ, Bosna Hersek, Sırbistan ve Bulgaristan’ı kapsayan bu geziden geriye çokça şeyler kaldığı bir gerçek.

Bu haftaki yazımı kaleme aldığım işte bu saatlerde gezinin son gecesine ait. Eski Yugoslavya’nın şimdi ise Sırbistan’ın başkenti Belgrad’dayım. Tevafuk bu ya Ay ve Yıldızın gökyüzünde buluştuğu, hilalin yıldızı kucakladığı bir gece bu.

Geride bıraktığımız yedi gece ve sekiz gün için yazacaklarım elbette olacak. Makedonya, Kosova ve Bosna Hersek tekrar görüşmek üzere vedalaştığım ülkelerdi. Üsküp, Ohri, Prizren, Mostar, Saraybosna ise yüreğimi bırakıp ayrıldığım şehirler oldu. Ancak, hepsi bir tarafa 28 yıl önce katledilen (ulusal ajanslar 30 dese de ben 31 saydım) 30 şehidimiz için tören düzenlenen Potoçari’de adeta tüm benliğim kaldı.

Tarifsiz bir trajedinin bu gün hala kanayan yarası Potoçari. İnsanların sırf Müslüman olmaları hasebi ile kana susamış canavarlar tarafından avlandığı bir trajedi. Yanlış okumadınız. Sırplar, yine ırk kökeni anlamında kendilerinden olan Boşnakları, sırf Müslüman oldukları için parayı veren Avrupalı(Hani o modern insanlar) vampirlere avlattıkları bir trajedi. Birleşmiş Milletler adına görev yapan Hollanda askerlerinin gözleri önünde işlenen bir trajedi. Bunu da yanlış okumadınız. Koruması için sığındıkları Birleşmiş Milletler(Hani Dünyaya barışı getirecek kuruluş) unsurlarının, kendilerine sığınan Müslümanları katletsin diye Sırp komutanlara teslim ettiği trajedi. Bizzat Avrupa tarafından yüzde 30 oranında “Hollanda Barış Gücü”nün suçlu bulunduğu bir trajedi.

Birleşmiş Milletler koruması altında toplam 8 bin 372 Müslümanın katledildiği 11 Temmuz 1995 soykırımı, kara bir gün olarak işlendi insanlık tarihine.  Kamyonlara doldurulan genç yaşlı binlerce Boşnak erkeği ormanlık bölgede, fabrikalarda ve depolarda öldürüldü ve katledilenler toplu mezarlara gömüldü. Yetinilmedi sonradan bu mezarlar bulunmasın, Müslümanların mezarı belli olmasın diye iş makinaları ile yerleri değiştirildi. Toplu mezarların bulunmasında kullanılan uydu resimlerinde manyetik değişkenlik taramasının yapılamaması için mezarların içine metal parçaları bırakıldı. Ancak unuttukları bir şey vardı. “Ölüm çiçekleri” ve “Mavi kelebekler” onların cinayetlerini ortaya çıkartacaktı.

Toplu mezarların bulunduğu bölgelerde cesetlerin toprağı beslemesi sonucunda Artemis adında çiçeklerin oluşumu gerçekleşiyordu. Bu çiçeklerin çoğalması da sadece bu bitkiyle beslenen mavi kelebekleri bölgeye çekiyordu. Bu durum yerel basına yansıyınca da halk kendi araştırmasını kendi yapmaya başladı. Ve artık tespiti yapılan, kemikleri bulunan kurbanlar, kimlik tespitinin ardından her yıl 11 Temmuz'da Potoçari Anıt Mezarlığı'nda düzenlenen törenle toprağa verilir oldu. Baba ile oğul, dede ile torun yan yana, kucak kucağa yatar oldu. Bu yıl eklenen 30 şehit ile birlikte de Anıt Mezarlığa defnedilen kurbanların sayısı 6 bin 751'e yükseldi.

Sadece küçücük bir parçasını anlatabildiğim bu acılar dolayısıyla kalbim Potoçari’de kaldı. Aklımda ise Aliya İzzetbegoviç, dünyanın sağır ve dilsiz haline karşı söylediği; “Her şey bittiğinde hatırlayacağımız şey düşmanların sözleri değil dostların sessizliği olacaktır” cümlesiydi.

O yıllarda üzerimize düşeni yaptık mı, yapmadık mı konusuna girmeden, bizzat Aliya’nın “destekleri için” teşekkür ettiği Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı ve Avrupa Milli Görüş Teşkilatını zikretmeden geçemeyeceğim.

Rahmet-i Rahman kardeşlerimizin mekanlarını cennet eylesin.

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar